Sen Küçük Kalplerimizde Atan En Büyük Mirassın Atam

Yüce Atatürk’ü yavruma anlatacağım günün hangi gün olacağını merak ediyor, bu konuda heyecanlanıyordum. Anne karnında onun ilk kalp atışlarını duyduğumda o gün bu gün dedim. Çocuğuma Atatürk’ü anlatmak için onun doğmasını beklememe gerek yoktu. Atan bir kalbi vardı ve o kalp en çok Atam ve onun bize bıraktığı vatan için atmalıydı.

Daha minicikti bebeğim, karnım bile büyümemişti ve ben onunla ilk konuşmamı Mustafa Kemal Atatürk hakkında yapmıştım; İlk olarak “Sevgiyi Atamdan öğrendik “dedim. “Emeği, mücadeleyi, canını hiçe sayıp, bir amaç uğruna savaşmayı bize Mustafa Kemal ATATÜRK  öğretti“ dedim. Kendi isminden önce duyduğu isim, Mustafa Kemal ATATÜRK idi.  Atatürk’ün çocukların saçlarını okşadığını biliyoruz görüntülerden. Ben de karnımı okşadım “Bugün duyduğum minik kalbin, Atatürk’ün izinde atsın” derken.

Atatürk, çocukları çok sevmekle kalmaz, itinayla ilgilenir ve bilgilendirmek adına çok çalışırdı. Atatürk ilkeleri sayesinde daha çocukluğumuzdan itibaren yanlışı, doğruyu ayırabilen bireyler olduk. Yolunu aydınlatacak yolun, onun yolu olacağını bildiğim için seni Atatürkçü yetiştiriyorum canım oğlum. Atatürk’ün temel ilkelerini ve bütünleyici ilkelerini zamanla öğreneceksin. Yaşayarak anlayacaksın önemini ve değerini.

Ben Atatürk’ün sözlerinden, hareketlerinden yola çıkarak bir çocuk yetiştirmek istiyorum. Atamın da söylediği gibi “Anaların bugünkü çocuklarına vereceği terbiye, eski devirlerdeki gibi basit değildir.”  Çocuk yetiştirmek, hele de terbiye vermek zor ama Atatürk’ün izinde olunduğunda, onun görüşleri savunulduğunda terbiyeli, saygılı bir nesil yetiştirmek mümkün. Şu cümlelerinden de bunu anlayabiliriz; “Terbiye ya milli olur, ya da dini. Biz dini terbiyeyi aileye bıraktık. Milli terbiyeyi de devlete bıraktık.”

Atatürk, bizim yolumuzu öyle bir aydınlatmış ki şu anda yapabildiğimiz birçok şeyi ona borçluyuz. Örneğin; Ben bu satırları yazabiliyorsam bu Atatürk’ün yaptığı harf devrimi sayesindedir. Atatürk milletinin gelişimini sağlamış tek önderdir benim için. Savaştan çıkmış bir Türkiye’de bile Millet(Halk)  Mekteplerini açarak, medreselerde diz çökerek yapılan eğitimi, okul kavramı ile değiştirmiştir. Millet Mekteplerinde verilen eğitimler dünyada büyük yankı uyandırmış ve batılıların gözünde “Türkiye, baştan aşağı okul” imajını yaratmıştır. Ben, ülkesini bu denli geliştiren, iyileştiren, ileri götüren bir lider olduğu için Atatürk’e minnet duyuyorum ve yavrumun da minnettar olmasını sağlıyorum. Atamıza gerçekten çok şey borçluyuz. 1930’lu yıllarda açılan Halk evleri, Türk Dil Kurumunun kurulmasına zemin hazırlamıştır. Halk evlerinde, birçok kütüphane, müze, tiyatro, sergi faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Halk Evleri, Türk Tarih ve Türk Dil Kurumu’nun tamamlayıcısı olmuştur. Atatürk, Halk Evlerini yeni toplum merkezi olarak görmüştür. Günümüzdeki Halk Eğitim Merkezleri de Atatürk sayesinde, Halk Evlerinden esinlenerek hayatımıza girmiştir.

Atatürk, bilime en çok önem veren önderdi. Hiçbir devlet liderinin düşünme gereği duymadığı konularda düşünüyordu, peki neden? Milletinin gelişimi, ilerlemesi, başarısı ve huzuru için. Bunu şu cümlesinden de anlayabiliriz;  “Dünyada her şey için, uygarlık için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit ilimdir; fendir. İlim ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir. Yalnız, ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişmesini kavramak ve izlemek şarttır. Bin, iki bin, binlerce yıl önce, ilim ve fen dilinin çizdiklerini şu kadar bin yıl sonra bugün, tıpkısını yürütmeye kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak demek değildir.”  demiştir Atamız.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ileriyi görebilme özelliği vardı. Yaşadığı dönemde ve günümüzde de onun söylediklerinin gerçekleşiyor olduğunu görmek usta bir düşünür olduğunu kanıtlıyor. Çocuklarımızı Atatürk’ün ışığında yetiştirerek, geleceğe faydalı, bilgili nesiller kazandıracağımıza eminim. “Bilim çeviri ile olmaz, inceleme ile olur.” , “Zekanı unut! Her zaman çalışkan ol!” derken bile gelecek nesillere iyi örnek olmuş Atamız.

Oğlum Doruk Kartal şimdi 5 yaşında. Atatürk sevgisi ile tanıştığında daha doğmamıştı ama doğduğundan bu güne kadar sevgisi artarak devam etti. Atatürk ve Cumhuriyet ile ilgili şarkılar, şiirler söylüyor. En son “Atatürk senin için ne ifade ediyor” diye sorduğumda “Atatürk benim için kalp atışıdır” dedi. O anki mutluluğumu, gururumu ifade edecek bir kelime yok. Anne karnından bu güne kadar aşılamaya çalıştığım Atatürk sevgisini benimsemişti çok şükür. Ben, mutlu bir çocuk yetiştirmenin karşılıksız sevgi bilinciyle olacağına inanıyorum. Tıpkı Atatürk gibi hiçbir şey beklemeden, dil, din, ırk gözetmeksizin ülkesinin topraklarındaki her vatandaşa aynı değeri, ilgiyi, sevgiyi verdiği gibi. Atatürk Türkiye’yi karşılıksız sevmişti. Bölmeden, ayırmadan, hiçbir topluluğa kötü söz söylemeden, saygı duyarak.  Atatürk’e saygı duyma, sevme sırası bizde. Yaşıyor olmasa da biz onun ilkeleri ve inkılapları ile yaşayacağız. Ona olan vefa borcumuzu da böyle ödeyeceğiz.

Atatürk’ü sevmek kadar sevdirmekte gerek. Burada iş annelere, babalara, ninelere, dedelere, akrabalara, öğretmenlere, ağabeylere, ablalara kısacası herkese düşüyor. “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” demiş Atamız yıllar önce.  Bende bugün “Sen ve senin yaptıkların, söylediklerin, küçük kalplerimizde atan, en büyük miras Atam” diyorum. Bütün çocuklara Atatürk’ün yaptıklarını, söylediklerini takip edecekleri sağlıklı, huzurlu, aydınlık bir gelecek diliyorum.

Yazan: Duyarlı Anne Ceyda

www.duyarlianne.com